kayıt

berkin elvan

  1. 3
    çocuk.
    bu sabah gözlerimi açtığımda, güzel gözlerini bir daha açamayacağını öğrendiğim çocuk.

    o kadar çok ki söylemek istediklerim, o kadar çok yarım kalıyor ki her şey... ben ki neredeyse sinirleri alınmış denebilecek kadar sakin bir insan; nefret ediyorum, öfkem içime sığmıyor, üzülüyorum.

    her sabah günaydın dediğim anneme "berkin öldü" dedim bu sabah, belki yalanlar diye düşündüm. "öyle" dedi sadece. gün aymadı, aydınlanmadı. hiçbir şey paylaşmadım, yazmadım, hiçbir şey söylemedim hakkında, sandım ki ben yazmayınca geri gelir. sanki hiçbir şey yokmuşcasına hazırlandım derse gitmek üzere, sevgilime mesaj attım giderken, "berkin öldü" dedim.

    ve biz bugün büyük bir acı duyuyor, üzülüyor, sinirleniyoruz fakat hiçbirimiz berkin için bu duyguları ölene kadar bu kadar kuvvetli hissedecek de değiliz ve hatta unuttuğumuz anlar olacak. annesi acı duyacak, hayır gerçekten acı duyacak, canı yanacak her gün evladının yokluğunda, üzülecek, sinirlenecek, kızacak ölene dek, hep ilk günkü gibi taze kalacak onun evlat acısı, tüm hisleri, her saniye hatırlayacak evladının yokluğunu... bundan sonra gün gece ona, hepsine, gün hiç aydınlanamayacak yüreklerinde berkin'siz...

    yok, burayı günlüğe çevirmek değil amacım ya da ekşi'de bazılarının söyleyebildiği gibi ölü sevicilik değil (nasıl bir ruh halidir, nasıl sevgisiz, ruhsuz, duygusuz yetiştirilmişlerdir hala çözememekteyim ya o ayrı). ne kadar tanıyordun da şimdi kalkmış hakkında yazıyorsunluk değil bu yazı. "ama elinde sapanlı fotoğrafı var, ekmek almaya falan gitmemiş polis taşlamaya gitmiş belli ki" diyene hiç değil, algılayabileceğini hiç sanmıyorum zira. çocukken sapanla, bilyeyle, otla çöple, böceklerle oynamamış nesle aşina değilim * nasıl anlatabileceğimi bilmediğim, kelimelerleö yeryüzündeki en güzel kelimeleri seçsem dahi dökemeyeceğim bir veda yazısı galiba, ne olduğunu bilemiyorum bile.

    berkin ölmedi diyerek romantikleştirmeyeceğim zira kaybettik, gitti, katledildi, bir umut daha vardıysa yitti, bir çocuğun masumiyeti daha mahvedildi, 269 gün boyunca bir kadın, bir anne hergün her dakika oğlum gözlerini açacak, iyileşecek, her şey eski günlere dönecek diye baktı evladına, varsa beyin nakli yapın, alın benimkini evladıma verin dedi, bir anne, bir baba evladını yitirdi, kardeşsiz kaldı ablaları. devletin işlediği herbir cinayette olduğu gibi yine aklıma o sözler geldi:
    +ama öldü efendim!
    -ben bilmem.

    ve "sadece ekmek almaya çıkmıştı ama" demeyeceğim zira her ne için olursa olsun ölmemeliydi, zarar dahi görmemeliydi, canı yanmamalı, yaralanmamalıydı. zira böyle dersem sanki "evet o ekmek almaya çıkmıştı ama diğerleri eylemdeydi", "e o vakit diğerleri hak ediyordu" diyebilecek bazı varlıklar. değil elbet, öyle demek değil ama eylemde de olsa, slogan da atıyor olsa, bağırıyor da olsa, kendilerinin de haklarını korumak için orada bulunulduğunu anlayamayan, adeta bir deneyden fırlamış kobay fareleriymişcesine "ama emirdi, yaptık" diyen, karşısındakini aşağılık yaratıklarmış gibi gören, asıl amacı karşısındakinin özgürce hakkını savunmasına yardım etmek olan polis tarafından öldürülmemeliydi.

    umarsızca başsağlığı dileyememeliydi mesela bir vali ya da öleceğine yakın bir ihtiyacınız var mı diye soramamalıydı bir cumhurbaşkanı ellerine bu çocuğun kanı bulaşmışken, ölüm emrini kendileri vermişken ah pardon o başbakandı değil mi? hem ne bekliyordu ki acaba cevap olarak? "oğlumu geri getir" dense verebilecek miydi? "269 günü değiştir" dense yapabilecek miydi?

    bu sabah inanıyorum ki cennete açtı güzel gözlerini berkin, inanıyorum ki Ali İsmail, Ethem, Abdullah, Mehmet, Ahmet, Medeni abileri ona göz kulak oluyorlar şimdi, şu an delicesine kar yağıyor burada, belki orada da soğuktur sarıp örtmüştür abileri üşütmezler, en son bir yaz gününü görebilmişti zira üşür kış gününde...

    inanıyorum ki cennet var, olmalı, inanmak istiyorum öylesine. yoksa bunca can nereye gidecek.
    ve inanıyorum ki cehennem de var, olmalı, inanmak istiyorum öylesine. ve o cehennem burası değil, benim ülkem değil, olmamalı, inanmak istiyorum öylesine.

    bundan yıllar önce bazıları burs biriktirip gemicikler alırken, iş kurarken, memur maaşıyla okutulup odtü'nün güzel de bir bölümünden birincilikle * mezun olup, sırf demokrat, çağdaş diye burada işe alınamamayı hazmedemeyip uzaklara, yurtdışına gitmek zorunda kalan gencecik bir adamın ardından her gün ağlayan şimdi yüksek oranda görme kaybı olan dünya güzeli bir anne "benim çocuğum uzakta da olsa, arada bir yüzünü görebiliyorum, sesini duyabiliyorum, geliyor bazen, sarıp öpüp koklayabiliyorum." dedi her gün, ve ekledi her gün her haksızlığı görüşünde: "ama sizin evlatlarınız dönülmez yerlere gitsin, göremeyin, sevemeyin, öpüp koklayamayın."
    ilahi adalet var bence, olmalı. yoksa bu annenin feryadına, canının acısına ses vermese bile, evlatlarını yurtdışına değil, ebediyete uğurlayan nice annenin; Berkin, Ali İsmail, Ethem, Abdullah, Mehmet, Ahmet ve Medeni'nin annelerinin, şu son 10-12 yılda yitirdiğimiz şehitlerin annelerinin feryadına ses veren, kulak veren bir ilahi adalet var, olmalı, inanmak istiyorum öylesine.

    çocuk.
    bu sabah gözlerimi açtığımda, güzel gözlerini cennete açtığını öğrendiğim çocuk.
    #80668 bluefairy | 10 yıl önce
     
  2. tümünü gör